Vicdani ret, bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir. Vicdani retçiler kendilerini antimilitarist ya da pasifist olarak tanımlayabilmektedirler.
Bu hakkın uygulanması ülkelere göre farklılık gösterebilmektedir. Bazı ülkeler zorunlu askerliğe alternatif olarak vicdani retçilere kamu hizmetinde bulunma olanağı sunarlar. Birey kamu hizmetini de reddederse buna "total ret" denir.
Vicdani retçilere göre kendilerinin tavrı, yaşamını düşündüğü gibi sürdürmek istemenin, bütün insanlar gibi kendilerinin de en doğal hakkı olduğunu, bu meşruiyete dayalı olarak ve gizlenme gereği duymadan yaşama isteğini duyurup, bütün sonuçlarına katlanılacağı bir eylem biçimidir.1
Dünyanın bilinen ilk vicdani retçisi, Roma İmparatorluğu dönemi Kuzey Afrika'sındaki Numidiya topraklarında yaşayan 21 yaşındaki Maximilian'dır. Maximilian Roma ordusuna çağırıldığında, askerlik yapmayı inatla reddetmiş ve Romalılar tarafından idam edilmiştir. Yine Roma döneminde Askerlik yemininde Yahudiler, "imparator devletin başıdır" ifadesinden dolayı Roma ordularında asker olmayı reddettiler. Bu nedenle de Roma devleti, Yahudileri askerlikten muaf tutmuştur. Aynı dönemde ilk Hristiyanlar Roma ordusunda yer alanlar olsa da çoğu savaşı reddetmiştir. Roma'nın 4. yüzyılda Hristiyanlığı kabulünden sonra "adil savaş" kavramı oluşturularak bu pasifizmin önüne geçilmiştir. Uzun süre sonra 16. yüzyılda Protestanlık mezhebinin ortaya çıkışıyla birlikte Hristiyan pasifizmi yeniden ortaya çıkmış ancak çok fazla yaygınlaşamamış, Quakerlar, Menonitler ve Bretrenler gibi görece az üyesi olan mezheplerde yaygınlaşabilmiştir.2
Erken tanınan Vicdani ret hakkının erken tanındığı örneklerden biri de, Hollanda Devrimi'nin lideri Portakal Prensi Sessiz William tarafından 1575 yılında Hollanda Menonitlerine verilen imtiyazdır. Menonitlerin ücret ödemeleri şartıyla askerlik hizmetini reddedebilmeleri sağlanmıştır.3
Vicdani ret düşüncesi geniş anlamda ilk olarak 19. yüzyılda ortaya atılmış, 20. yüzyılın başlarında I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasında taraftar bulmuştur. Vicdani ret hakkı, günümüzde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak olarak kabul edilmiştir.
Vicdani reddin geçmişi ilk devletlerin kuruluşu kadar eskiye uzansa da, resmileşmesi yirminci yüzyılın başlarına denk gelmektedir. Örneğin, İngiltere 18. yüzyılda Quaker inancına sahip olanları zorunlu askere alınmadan muaf tutmuş ve 1916'da da vicdani reddi anayasasına dahil etmiştir. İngiltere'yi 1917'de Danimarka, 1920'de de İsveç izlemiştir. Ayrıca pek çok ülke 17 ve 18. yüzyıllardan itibaren askerliği zorunluluk değil, gönüllülük esasına dayalı uyguladığı için etkin olarak vicdani ret diye bir tanımlamaya gerek duymamıştır. Etkin olmasa da yasal olan bu durumun değişmesine I. Dünya Savaşı ile zorunlu askerlik uygulamasının yeniden getirilmeye çalışılması sebep olmuştur.
Vicdani ret, bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir.4
Vicdani ret genel olarak kişinin moral ve vicdani değerlerini, bu değerlerle çatışan yasal yükümlülüklere rağmen yaşamak istemesi ve değerleri ile çatışan yasal yükümlülükleri reddetmesi biçiminde de tanımlanabilir.5
En çok karşılaşılan ret nedenleri şunlardır:
Asker toplamaktan askerî eğitime, giderek gelişen bir organizasyon olarak 16. ve 17. yüzyıllarda ordular büyümüş ve büyük bir sektör haline gelmiştir.7 Savaş yalnızca asker toplamak ve onlara ödeme yapmaktan ibaret olmaktan çıkmıştır. Paralı asker toplama sisteminden daimi ordu düzenine geçilmesiyle birlikte devlet, ödeme karşılığı savaşan askerleri8 beslemek zorunda da kalmıştır.
Askerî harcamalar, modern devletin gider kalemlerinin en büyüklerinden biri ve çoğu kez en büyüğü haline gelmiştir.9
Tarihsel olarak birçok vicdani retçinin inançları doğrultusundaki hareketleri toplumlarının hukuki sistemi veya hükûmetleriyle çeliştiğinden, retçiler idam edilmiş, hapse atılmış ya da muhtelif cezalara maruz kalmışlardır. Vicdani reddin hukuksal tanımı ve durumu yıldan yıla ve ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Dini inançlar birçok ülkede vicdani reddin hukuken tanınmasında başlangıçta önemli rol oynamıştır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, 1987 / 46 ilke kararında devletleri vicdani ret hakkını tanımaya davet etmiş ve devletlerin bu hakkı kullananları cezalandırmaktan kaçınmaları gerektiğini belirtmiştir. Bunu takip eden 1989 / 59 ilke kararında Komisyon bir adım daha atarak vicdani ret hakkının İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 18’de ve Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHİUS) m. 18’de tanınan inanç özgürlüğünün bir parçası olduğunu belirtmiştir; 1993 / 84, 1995 / 83 ve 1998 / 77 ilke kararlarında da önceki ilkeler tekrarlanmış ve genişletilmiştir. Bu ilke kararları doğrultusunda Komisyon, devletleri kanunlarını ve uygulamalarını gözden geçirmeye; vicdani retçiler için af ve hakların iadesi uygulamalarını yürürlüğe koymaya çağırmıştır.10
1948 yılında "vicdan" meselesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18. Maddesinde ele alınmıştır. Bu maddeye göre: "Düşünce, vicdan ve dini özgürlük herkesin hakkıdır; bu hak dini ve inançları değiştirme özgürlüğünü, ve tek başına ya da diğer insanlarla bir arada, halka açık ya da bireye özel olarak dini inançları açıkça uygulama ve aktarma haklarını kapsamaktadır. " Bu beyan 10 Aralık 1948'de Genel Kurul'da 48 kabul, 0 ret ve 8 çekimser oyla onaylanmıştır.
1974 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri asistanı Sean MacBride, Nobel konuşmasında şöyle demiştir: "İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde beyan edilen haklara bir tane daha eklenebilir. Bu da "Öldürmeyi Reddetme Hakkı"dır".11
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, vicdani ret hakkını AİHS m. 9’da güvence altına alınan din ve vicdan özgürlüğünün zorunlu bir gereği olarak kabul etmiştir. Her ne kadar Parlamenterler Meclisi ve Bakanlar Komitesi’nin verdiği karar ve tavsiyeler hukuken bağlayıcı değilse de Sözleşme organları ve taraf devletlerin AİHS maddelerini yorumlarken bunları dikkate almaları gerekir. AKPM, vicdani ret hakkına ilk defa 1967 yılında 337 sayılı Kararında değinmiştir. Kararda, AİHS m. 9 ile Sözleşmeci devletlere inanç özgürlüğüne saygı duyma yükümlülüğü yüklendiği vurgulanmış ve kaynağını m. 9’dan alan vicdani ret hakkına ilişkin temel ilkeler, usul kuralları, sivil hizmete ilişkin kurallar belirlenmiştir. AKPM bu karara dayanarak 1967 yılında 478 sayılı Tavsiye Kararını almış; bu kararla ulusal mevzuatlarını, vicdani redde ilişkin bahsedilen temel ilkelere mümkün olduğunca uyumlu hale getirmeye üye devletleri davet etmesi için Bakanlar Komitesi’ne çağrıda bulunmuştur. AKPM, 1977 yılında aldığı 816 sayılı Tavsiye Kararında, 337 sayılı kararda ifade edilen vicdani reddin temel ilkelerini, usul kurallarını ve sivil hizmete ilişkin kuralları tekrar etmiştir. AKPM, 2001 yılında aldığı 1518 sayılı Tavsiye Kararlarında, o dönem Avrupa Konseyi’ne üye sadece beş devletin bu hakkı henüz tanımadığına; tanıyan devletlerde ise bu hakka farklı ölçülerde koruma sağladığına ve vicdani retçilere tanınan hakların son derece yetersiz olduğunu işaret edilmiştir. Kararda AİHS m. 9 ve m. 4 / 3’ü tadil eden ek bir protokolle vicdani ret hakkının AİHS’e dahil edilmesine yönelik Bakanlar Komitesi’ne tavsiyede bulunulmuştur.12
Avrupa Birliği, vicdani reddi açıkça inanç özgürlüğü kapsamında bir hak olarak tanımakta ve bu hak Avrupa Birliği üyesi devletlerin tamamında kabul edilmektedir. Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nin 10. maddesine göre:
1. Herkes, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını tek başına veya topluluk halinde, aleni veya gizli olarak ibadet etme, öğretme, uygulama ve gereklerine uyma şeklinde açığa vurma özgürlüğünü içerir.
2. Bu hakkın kullanılmasına ilişkin ulusal mevzuata uygun olarak dini nedenlerle askerlik görevini yapmayı reddetme hakkı tanınmaktadır.
Avrupa Konseyi kurumları tarafından geliştirilen ilkeler Avrupa Parlamentosu’nun 7 Şubat 1983, 13 Ekim 1989, 11 Mart 1993 ve 19 Ocak 1994 tarihli tavsiye kararlarına yansımıştır. Avrupa Parlamentosu, vicdani reddin AİHS m. 9’da tanınan inanç özgürlüğünün bir parçası olduğunu belirtmiş ve üye devletleri vicdani ret hakkını bir temel hak olarak hukuk sistemlerine dahil etmeye çağırmıştır. Nitekim günümüzde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tamamı vicdani ret hakkını tanımaktadır 13.
Sözleşme organları Temmuz 2011'e kadar vicdani reddi AİHS kapsamında değerlendirmemiştir. 07 Temmuz 2011 tarihli Bayatyan / Ermenistan kararı ile Sözleşme organları vicdani ret hakkına bakışını değiştirmiş ve bu hakkı AİHS m. 9'da düzenlenen inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir. Bu bakımdan ilgili karar, vicdani ret hakkının korunmasında bir milat olarak kabul edilir. Bayatyan / Ermenistan kararına kadar olan süreçte Sözleşme organlarının görüşü, AİHS’de vicdani ret hakkını tanıyan bir maddenin olmadığı yönündedir. “Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı”nı düzenleyen AİHS m. 4'ün üçüncü paragrafında, “askeri nitelikte bir hizmet(in) ya da inançları gereğince askerlik görevini yapmaktan kaçınan kimselerin durumunu meşru sayan ülkelerde bu inanca sahip kimselere zorunlu askerlik yerine gördürülecek başka” türden bir hizmetin, “zorla çalıştırma veya zorunlu çalışma”dan sayılmayacağı düzenlenmekte ve vicdani redde dolaylı olarak değinilmektedir. Sözleşme organları, Bayatyan / Ermenistan kararına kadar olan dönemde m. 4 ve m. 9'un birlikte okunması gerektiği görüşündedir. Bu görüşe göre Sözleşme, prensip olarak vicdani retçiliği ne benimsemekte ne de reddetmektedir; sözleşmeci devletler vicdani ret hakkını tanıyıp tanımamakta, tanırlar ise bunun yerine alternatif bir sivil hizmet getirip getirmemekte serbesttir. Ancak Bayatyan / Ermenistan kararı ile AİHM içtihadını değiştirmiştir; bu kararla savaş karşıtı inançlara mensup kişilerin zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmekten kaçınması, AİHS m. 9 kapsamında koruma altına alınmıştır. Mahkeme öncelikle m. 9'un, m. 4 /3-b ile birlikte okunması gerektiği görüşünden ayrılmış, başvurunun sadece m. 9 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşünü benimsemiştir. Mahkeme’ye göre, askeri hizmet yükümlülüğüyle kişinin sahip olduğu inançlar arasındaki ciddi ve üstesinden gelinemez bir çelişkinin var olması halinde vicdani ret m. 9'un sağladığı güvenceden yararlanacaktır. Somut olayda başvurucu, inançları askeriyede silahsız olsa dahi görev yapmayı reddeden dini bir topluluk olan Yehova Şahitleri’nin bir üyesidir. Bu nedenle Mahkeme vicdani ret sebebinin, başvurucunun içtenlikle ve gerçekten sahip olduğu inançları olduğundan şüphe etmemekte; başvuruyu m. 9 kapsamında ele alarak vicdani ret hakkının tanınmamasının Sözleşme’ye aykırı olduğuna hükmetmektedir. Kararda Mahkeme, hem Avrupa Konseyi üye devletlerinin iç hukuk düzenlerinde hem de uluslararası alanda vicdani ret hakkına ilişkin önemli gelişmeler yaşandığına, Konsey üyesi devletlerin Türkiye hariç tamamında bu hakkın tanındığına dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, Sözleşme’nin günün koşulları ve demokratik devletlerde egemen fikirler ışığında yorumlanması gereken yaşayan bir araç olduğunu vurgulayan Mahkeme, değişen koşulların dikkate alınarak Sözleşmenin yorumunun evrimleşebileceğini belirtmektedir.14
Türkiye'de henüz tanınmayan vicdani ret için başta savaş karşıtları olmak üzere çeşitli grupların çalışmaları sürmektedir. Perihan Mağden15 gibi birçok kişi vicdani reddi işleyen yazılar ele aldıkları için haklarında dava açıldı. Ayrıca konu ile ilgili 'vicdani ret hakkı'nın verilmesi için kanun teklifi, DTP tarafından meclise sunuldu.16 Türkiye'de 2013 Mayıs ayına kadar toplam 210 vicdani retçi çıktı.17 İlk kez 1989 yılında Tayfun Gönül, 155. maddeden yargılandı ve aldığı ceza, para cezasına çevrildi. Mayıs 2011'e kadar otuz yedisi kadın olmak üzere toplamda yüz otuz üç kişi vicdani retlerini açıkladı.18
2009 yılı itibarıyla 88 ülkede savaş ya da barış dönemi farkı gözetmeksizin zorunlu askerlik uygulaması olmadığından ayrı bir vicdani ret tanımlamasına da gerek yoktur.
Total ret, bir ülkede zorunlu askerliğe politik görüşleri, ahlaki düşünüşleri ve dinsel inançları doğrultusunda reddetmesi sonucunda ülkenin bireye sunduğu kamu hizmetinde bulunma olanağını da reddetmesine denir. Avusturya, Danimarka, Finlandiya ve Yunanistan'da tanınan bir haktır.
Orijinal kaynak: vicdani ret. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page